23 Kasım 2008 Pazar

Dini Hikayeler - Cok Duygulu Dini İcerikli Hikayeler


Kaptansız gemi olur mu ?

İmam-ı Azam Ebu Hanife'ye (rah) bir grup inkarcı insan gelmişti. Bunlar Allahu Teala'nın varlığını ve alemlerin yaratıcısı olduğunu inkar ediyorlardı. Bu meseleyi İmam-ı Azam'la tartışmak ve müslümanları şüpheye düşürmek istiyorlardı. Adamların niyet ve dertlerini bilen İmam-ı Azam (rah), söze şöyle başladı:

"Bu konuya girmeden önce size bir şey soracağım: Şu Dicle nehrinde bir gemi var. Başında bir kaptan, içinde bir yardımcı eleman yokken, kendi başına hareket ediyor, sahile yanaşıyor, içine yiyecek, içecek ve bir sürü malzeme dolduruyor; sonra kendi başına yol alıyor, gideceği yere gidiyor, bu yükleri orada boşaltıp geri dönüyor. Siz buna ne dersiniz ? Adamlar hep bir ağızdan:

"Bu olacak iş değil, böyle bir şey kesinlikle meydana gelemez. Kendi başına bir geminin bunları yaptığı nerede görülmüş?" dediler. O zaman İmam gereken cevabı verdi:

"Bir geminin tek başına bu işleri yapması imkansız olunca, üstüyle altıyla şu koca kainatın kendi başına kurulması, hareket etmesi, içinde bunca varlıkların yaşaması nasıl mümkün olur? Adamlar sustular, bu alemin ve kendilerinin sahipsiz olmayacağını fark ettiler. (1)

İmamın önünde müslüman oldular. (2)


(1) Bkz: Aliyyü'l-Kâri, Şerhu Fıkhı'l-Ekber,22
(2) Hâfız b.Ahmed Hakemî, Meâricü'l-Kabul, I,65-66.


Gökten gelen yardım

Hz. Enes (r.a) anlatıyor:

Hz. Peygamber'in (s.a.v) Ashabından Ebu Ma'lek diye birisi vardı. Bu zat, kendisi ve başkaları adına tüccarlık yapar; ticaret için uzak bölgelere giderdi. Kendisi, çok ibadet ehli ve takva sahibi güzel ahlaklı bir insandı. Yine bir gün ticaret için yola çıkmıştı. Önünü bir silahlı hırsız kesti; ona:

- Elinde ne varsa getir önüme koy, seni öldüreceğim! dedi. Ebu Ma'lek:

- İşte malım, al senin olsun; beni bırak dedi. Hırsız:

- Ben malı değil, seni öldürmek istiyorum, dedi. Ebu Ma'lek:

- Biraz müsaade et de dört rekat namaz kılayım, dedi. Hırsız:

- İstediğin kadar kıl, dedi.

Ebu Ma'lek, abdest aldı, sonra namaz kıldı; namazdan sonra ellerini açtı ve:

- Ey Yüce dost, ey Yüce Arşın sahibi her istediğini yapan Allahım! Kimsenin aksine bir şey yapamadığı izzet ve kudretinin hürmetine, kimsenin zulüm ve haksızlık görmediği saltanatının hürmetine, Arşını dolduran nurunun hürmetine şu hırsızın kötülüğünden beni korumanı istiyorum. Ey kendisinden yardım istenen Rabbim, bana yardım et.

Diye dua etti, bu duasını üç defa tekrarladı. O esnada bir atlı belirdi. Elinde demirden bir mızrak vardı, mızrağı atının iki kulağı arasına koymuş bir şekilde süratle hırsıza doğru yöneldi. Hırsız atlıyı görünce ona döndü, atlı elindeki mızrağı ile hırsıza bir vurdu, hırsız öldü. Atlı Ebu Ma'lek'e dönerek:

- Kalk, dedi. Ebu Ma'lek:

- Anam babam sana feda olsun, sen kimsin, bu gün Allah seninle bana yardım etti? diye sordu. Atlı:

- Ben dördüncü kat gökte bulunan bir meleğim. Sen ilk dua ettiğin zaman göğün kapılarının gıcırdayıp ses verdiğini işittim. İkinci kez dua yapınca gökte bulunan meleklerin feryadını işittim. Sonra üçüncü kez dua edince, bana: "Bu, skıntı içindeki bir kulun duasıdır." Dendi. Ben Yüce Allah'tan dua edene yardım ve hırsızı öldürmek için izin istedim. İzin verildi ve sana yardıma geldim." Dedi.

Hz. Enes (r.a) demiştir ki:

"Kim bir abdest alır, dört rekat namaz kılar ve bu dua ile Allah'tan bir şey isterse, sıkıntı içinde olsun olmasın, duası kabul edilir." (1)



(1) İbnu Ebi'd-Dünya, K.Mücabe'd-Da've,No.23; İbnu Haber, el-İsabe, IV, 182; Kandehlevi, Hayatu's-Sahabe, V,180.

Ey ölüm meleği, yumuşak davran !

Ensar'dan bir zat vefat etmek üzereydi. Alemlere rahmet Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimiz de bu zatın yanında bulunuyor, onunla ilgileniyordu. Efendimiz (s.a.v) ölüm meleği Azrail'in (a.s) geldiğini gördü ve aralarında geçen konuşmayı şöyle haber verdi.

Resûlullah (s.a.v), ölüm meleğine:

- Ey ölüm meleği, bu sahabeme yumuşak davran; şüphesiz o bir mü'mindir. buyurdu. Ölüm meleği Azrail (a.s) şöyle dedi.

- Gönlün hoş, gözün aydın olsun; bil ki ben her mü'mine yumuşak davranırım. Ey Muhammed (s.a.v), şunu bil: Ben bir insanın ruhunu alınca, onun ailesinden birisi feryat ederse, ben ruh elimde olduğu halde adamın evinin kapısında durur ve:

"Bu feryat da ne oluyor? Vallahi biz bu kimseye zulmetmedik, ecelinin önüne geçmedik, kendisi için takdir edilen vakitten önce gelmedik. Onun ruhunu aldığımız için bir günaha da girmedik. Eğer Allahu Teala'nın yaptığına razı olursanız, sevap alırsınız. Eğer üzülür ve kızarsanız, günaha girersiniz. Sizin bizi ayıplayacak bir durumunuz yok. Hem biz size daha çok geleceğiz. Siz kötü halden sakının, kötü ölümden sakının." derim.

Ey Muhammed! (s.a.v) Yer yüzünde köylü-şehirli, iyi-kötü kim varsa, ben her gün onları gözden geçiririm. Ben onların büyüğünü ve küçüğünü kendilerinden daha iyi tanırım. Vallahi Ya Muhammed (s.a.v), Allahu Teala'nın izni olmadan ben bir sineğin canını almaya güç yetiremem."

Bu hadisi nakleden Cafer b. Muhammed (rah) demiştir ki:

"Bana şu haber ulaştı: Azrail Aleyhisselam insanları namaz vakitlerinde gözden geçirir. Ölüm anında ruhunu almak için baktığında, eğer o kimse namazlarını muhafaza eden bir kimse ise, melek ona yakın durur, şeytanı ondan uzaklaştırır. Bu arada melek ona: "Lâ ilâhe illallah Muhammedu'r-Resûlullah" sözlerini telkin eder. Bu, gerçekten büyük bir hâldir." (1)


(1) Ebu Nuaym, Marifetü's-Sahabe, II,231 No:2572. (Beyrut,2002); Tabarani, el-Kebir, No: 4188; İbnu Hacer, el-İsabe, I,425; Suyuti, Şerhu's-Sudur,77; el-Muttaki, Kenz, No:42194; Heysemi, ez-Zevaid,II,326.


0 yorum:

Yorum Gönder

Son Yazılar

oyun sohbet diziler
 

Copyright 2008 All Rights Reserved Revolution Two Church theme by Brian Gardner Converted into Blogger Template by Bloganol dot com